18 Ocak 2013 Cuma

İNCİ SOKAĞI - TREVANIAN




''Trevanian tiryakisi aslında alışılmadık harika bir tiptir: doğal seçkincidir, sinik olmaktan çok gerçekçiliğin saldırısına uğramış bir idealisttir. Farklı bir trompetin temposuna uyarak yürüyen biri olmaktan çok, tek kişilik  bir geçit töreninde kendi davulunu çalarak yürüyen kişidir.''





Kitap, okuyucusuna kendini özel hissettirecek cümleleriyle kendisini hemen ortaya koyan hatta bu ilk okuyacağınız Trevanian değilse daha da özel hissedeceğiniz arka kapağıyla birden kitaplığınızda yer buluveriyor.

Shibumi ve Hesaplaşma'dan sonra okuduğum üçüncü Trevanian kitabı İnci Sokağı. Shibumi ve Hesaplaşma'daki kurgu, betimlemeler ve bunun yanı sıra yazarın gizemli kimliği otobiyografik özelliğiyle öne çıkan İnci Sokağı'nı daha da ilgi çekici kılıyor.

Hayatının tamamını merak ederek almıştım kitabı ancak yalnızca zor geçen çocukluğunu anlatıyor.

Sosyolojik betimlemeleriyle öne çıkan bu kitap diğer kitapları gibi aksiyon içermiyor ama o kadar güzel tespitler var ki bazı cümleleri çok beğenip bir kez daha okuyorsunuz.

Diğer iki kitapta kitabın ortalarına kadar karakterler tanıtılır, aksiyona zemin hazırlanır, kitabın ikinci yarısına ise aksiyon hakim olurken İnci Sokağı 'acaba şimdi ne olacak' diye düşündüren bir kitap değil.

Ekonomik kriz, savaş yılları, terkedilmişlik, fakirlik ve küçücük bir çocuğa yüklenen aile sorumluluğu.. Tabiri caizse her satırda halinize şükrettiren bir yaşanmışlığı barındırıyor kitap.

Tüm bu zor şartlarda kendi düşünce dünyasını okuyarak, radyo dinleyerek, sinemaya giderek kısacası o yıllarda yapılabilecek tüm kişisel gelişim faaliyetlerini ağır koşullarda çalışarak biriktirdiği 'rüya kumbarası'ndan karşılayan, tek kişilik monologlarla süslü oyunlarına önemli bir iş ciddiyetiyle yaklaşan, fransız-kızılderili-amerikan genlerini bünyesinde barındıran farklı çocuk Jean-Luke'un imgelem dünyasına hoşgeldik..


''..Birdenbire.. Bizim fakir insanlar olduğumuzu farkettim. Kanım dondu. İnci Sokağı'ndaki o zorlu yıllarımız boyunca kendimizi hiç fakir insanlar olarak düşünmemiştim.Paramız azdı, tamam, ara sıra şansımız ters gidiyordu, ama Dickens romanlarında ya da Les Misrables'da okuduğumuz fakir insanlardan değildik biz. Oysa şimdi öyleydik.Bu kırsal fakirlik; müzeleriyle, kütüphanesiyle, iyi şansa çıkabilecek sokaklarıyla renklenen kent fakirliğinden çok daha ağır bir şeydi. Artık sonsuza kadar fakir kalacağımıza emindim. Çıkış yoktu.''


Roman boyunca ümitleriyle, bir gün şanslarının döneceği inancıyla çocuklarını yetiştiren annenin sık kullandığı cümle 'gemimiz gelecek ve bizi kurtaracak' bir LeylaİleMecnunSever olarak İsmail Abi'nin hüznünü hatırlattı ayrıca. Umarız onun gemisi de bir gün gelir.




2 yorum:

  1. madem öyle bu üç kitabı listeme ekliyorum.

    YanıtlaSil
  2. Ben de shibumi tavsiyesiyle başlamıştım. dördüncü kitaba doğru gidiyorum. beğenirsin umarım :)

    YanıtlaSil