31 Mart 2014 Pazartesi

4. SEZONA BAŞLARKEN GAME OF THRONES-1

Siyasi güç için çatışmanın Türkiye'den daha fazla olduğu tek yer olan Westeros'ta 4. sezona giriyoruz. Hem diziyi takip eden hem de kitap serisini okuyan biri olarak dizinin 4. sezonu öncesi çoğunlukla işsizlikten, biraz da okuyan olursa hatırlatma niteliğinde bir yazı yazayım dedim. Ancak George R.R. Martin'in serisinde karakter, yer ve olay enflasyonu olduğu için, bu yazıyı parça parça yayınlamayı planlıyorum, hem 6 nisan'a kadar geri sayım olur. Bu arada yazının dizide şu ana kadar gelinen yerlerden kesinlikle spoiler içereceğini, belki ayrı bir kısımda kitaptan da spoiler verebileceğimi ekleyeyim, sonra seyir zevkiniz bozulmasın.
Bu postta, coğrafi bir ayrım yaparak Westeros'un Frey kulelerinden başlayarak güneyini anlatmayı planlıyorum; ama çok da güneye inmeyeceğim yani Yüksek Bahçe'yi ve Dorne'u dahil etmeyebilirim.
Bu sezon Lannister'ların resmiyette olmasa da fiilen tahtta olacakları 3. sezon. Geçen sezonun sonunda kitabın belki de en trajik olayı- Red Weddingle Stark ne kuzey tehdidini bitirdiler ve stannis Baratheon da Karasu Savaşı'ndan beri ortalarda görünmediği için şu an galibiyetin tadını çıkarıyorlar. Ancak bu keyif ne kadar sürer bilinmez; çünkü Stannis yenilmiş olsa ve şu an yüzünü kuzeye dönmüş olsa da hala bir tehdit, Nehirova (Riverrun) Catelyn Stark'ın amcası Karabalık'ın elinde ve güneydeki Martelllere ne kadar güvenebileceklerini bilmiyorlar.
Ayrıca Lannisterlar birbirlerine de tam anlamıyla güvenmiyorlar. Serinin başında düşüncesizce davranan, kendi çıkarları için başkalarını harcamaktan çekinmeyen Jamie Lannister, muhtemelen kılıç kullanan elinin kesilmesiyle başlayan bir karakter gelişimine gitti ve şimdi Cercei'nin asıl yüzünü daha iyi görebiliyor. tyrion zaten başından beri ailenin geri kalanından farklı ve onlardan biri tarafından öldürülmek istendiği gerçeği de ailesine olan güvenini sağlamlaştırmamıştır şüphesiz. Cercei maalesef hep aynı şekilde davranıyor. Zeki olduğunu ve gücün kendisinde olduğunu zanneden bir karakter; ama kitapta da dendiği gibi güç, zenginlik ve güzellikten sadece birisi gerçekten onda var ve bu da geçmek üzere. Onun dışında sezon başlarken Lannisterların en büyük aktivitesi yaklaşan düğün gibi görünüyor; ama Game of Thrones evreni insanın kendini en güvende zannederken, olayların tersine dönebileceği bir yer.
Hem Robb'a hem ulu kurduna yapılmış en büyük hakaret; ama North remembers!
Kuzeye Frey Kulelerine dönersek, Red Wedding bütün kuzey tehdidini dağıtmış görünüyor. Zira o gün bir tek Robb Stark ve annesi değil, birçok Stark sancakbeyi de öldü, ya da esir alındı. Bu da savaşın bittiğinin göstergesi adeta. Red Wedding hakkında da söylenecek çok şey yok; ama nedeni hakkında söylenebilecek şeyler var, bu olay her ne kadar sadece Martin'in acımasızlığı olarak görülebilse de aslında bir plot device yani hikayenin ilerlemesini sağlayacak bir aygıt sadece. Aynı kategoriye Ned Stark'ın ölümünü de koyabiliriz mesela. Bu iki olay olmadığında hikaye bir şekilde tıkanıyor, Ned Stark ölmese Westeros'taki büyük savaş hiç başlamayacaktı muhtemelen; Robb Stark ölmese de dizide söylenenin aksine Robb kuzeye, kaybettiği toprakları almaya dönecek ve bir ilerleme kaydedemeyecekti. Gerçi şu an çok bir ilerleme var mı derseniz, tabii ki yok; ama Kışyarı'nın(Winterfell) Boltonların elinde olması, Starkların elinde olmasından çok daha ilgi çekici ve sonraki kitapları etkileyen bir durum.
Red Wedding'e gelmişken Arya Stark'tan bahsetmemek olmaz. Babası öldüğünden beri, ailesine kavuşmak için çaba gösteren Arya'nın yaşadıkları pembe dizilerde yaşanmadı resmen. Önce Sur'a giden gruba katıldı Kışyarı'na gideceğim diye, sonra başlarındaki adam öldü, Kardeşlik'e rast geldi, biz seni götürürüz dediler, onlar hafiften cayınca, kendim yaparım deyip kaçtı; bu sefer Tazı onu kaçırdı, fidye için ağabeyine ben teslim ederim dedi, geç kaldılar. Tabii uzaktan bakınca Arya'nın Red Wedding öncesi ailesine katılmasını onun muhtemel ölümü ya da Boltonla evlendirilmek için esir alınması olacağını  biliyoruz; ama bu onun için üzülmemize engel değil. Aynı zamanda Arya'nın yaşşadıkları da kendi karakter gelişimi için çok önemli, seride hamuru intikamla yoğrulan bir karakter ve ileride dönüşeceği insan bir sürü dengeyi değiştirebilir.
Sansa'nın alametifarikası bu aval aval bakışları
Bir de tabii Sansa var. Küçük kız kardeşinden tamamen zıt bir şekilde kendisini koruyan tek şey, ailesinin adı ve diğer Starklar ölü sanıldığı için, onun Kışyarı mirasçısı olması. Karakter olarak da Arya'ya tamamen zıt olan Sansa şu ana kadar sadece birkaç yerde omurgalı bir duruş sergileyebildi; ama bu konudan çok hoşlanmasam da kendisini tamamen suçlayamıyorum. Çünkü yaşadığı çevre zaten onun gibi kızlar yetiştiriyor, bu şartlarda istisna olan Arya, Sansa değil; ama bu aptallığı için ona kızmamı da engellemiyor, en hafifinden babasının ölümünde büyük bir suçu var. Gelecekte Sansa'nın karakteri biraz olsun değişir mi? Tabii ki böyle bir ihtimal var; çünkü seride zaten başından beri aynı olan insan yok, Game of Thrones'un güzel bir seri olmasının nedenlerinden biri de bu, uzun zamandır gördüğümüz, iyi-kötü tüm karakterlerde bir karakter gelişimi var; ama Sansa'da bu ne kadar olur şüpheliyim. Şu ana kadarki en büyük karakter gelişimi herkese inanmayı bırakması ve çenesini arada sırada kapalı tutabilmesi oldu; taht oyununda önemli bir karakter olmaktansa çok uzak maalesef.
4. sezona başlarken Westeros'un güneyi böyle. Yazıyı yazarken de anladım ki kuzey ve Westeros'un dışı barındırdığı hikayeler açısından daha da ilgi çekici; ama onlar da başka bir güne artık.