23 Nisan 2013 Salı

9 OLMADI!




Nadal açısından merakla beklenen Monte Carlo.. Gerçi ben Nadal'dan daha büyük bir heyecan ve tedirginlikle beklemiş olabilirim.

Rafa ve malum sakatlıkları.. Uzun uzun bahsettik zaten.
Bu turnuvanın öncesinde Djokovic'in de sakatlık durumu söz konusuydu. Katılıp katılmayacağını bilmediğini söyleyip durdu. maç günü katılmaya karar verdi turnuvanın favorisinin Nadal olduğunu belirterek.. (he canım he)

Çeyrek finalde 'baby Federer' Dimitrov yarı finalde Tsonga tarafından hırpalanan Nadal, yarı finali Fognini karşısında yürüyerek geçen Djokovic'e karşı.

Maç Djokovic'in servisleriyle ve servis kırmalarıyla başladı. Sette durum 5-0'ken (EVET BEŞ SIFIR!!) Nadal ilk servis oyununu alarak durumu 5-1'e getirdi. Ardından Djokovic'in servisini kırarak 5-2 yapsa da Djokovic derhal Nadal'dan servisini geri aldı ve ilk seti 6-2 kazandı.

Nadal, Djokovic'in servisini kırdığında içimizde en ufak bir ümit belirmedi sete dair. Zira Nole bir sonraki sete başlamak için önde olduğu setlerde yapar bunu. Murray'e karşı da yapmıştı geçtiğimiz yıllarda (avustralya ya da amerika açıktı. tam hatırlamıyorum) Oyunun kendi ellerinde olduğunu ezici biçimde karşısındakine hissettiriyor. Bu adam oynarken başka biri oluyor gerçekten.

2. Set Djokovic'in servisleriyle başladı. Nadal şükür uyanabilmişti. Herkes kendi servisine tutunurken Rafa durumu önce servis kırarak sonra zorlanarak da olsa kendi servisine tutunarak durumu 4-2'ye getirdi.
(hadi nadal! vamos Rafaa!! çığrışımları eşliğinde ekran karşısında hop oturup hop kalkıyoruz)

Derken Nole heyecanımızı kursağımıza düğümlüyor ve önce kendi servisini sonra da Rafa'nın servisini hanesine yazdırarak durumu 4-4'e getiriyor.
Durum 5-5'e geldiğinde -hepimizin yüreğinde şimşekler çaktırarak gökler gürleterek- Rafa bu kritik noktada servis kırıyor! 6-5!
Djokovic servisinin kırılmasına da oyun esnasında toplarının dışarı çıkmasına da aşırı reaksiyonlar verdi bu oyunda. Bu pöykürüşler, kendi kendine konuşmalar normal insalar için akli dengesini yitirme emareleri olabilir. Ama Djokovic için az sonra koparacağı fırtınaların habercisi oluyor.


Ve evet.. Djokovic gözlerini belertti!     

Rafa servisine tutunamayarak oyunun tie-break'e girmesine engel olamıyor. Djokovic tiebreak'te oldukça üstün bir performans sergileyerek Nadal'ın 9. kez tahta oturmasına engel oldu ne yazık ki..


8 kez Monte Carlo şampiyonu olarak zaten tarih yazmış bile olsanız 9.'yu kazanamamak bir yıkımdır. (ya da en azından taraftarları için öyle)

Maç sayısında Djokovic hemen orman kaçkını kimliğine bürünerek klasik tarzanlaşma sevinciyle kendinden bir kez daha nefret ettirmeyi ihmal etmedi.






Ayrıca agresif çığlıklarının ardından Wimbledon çimlerinden sonra sanırım bu kez de MonteCarlo toprağının tadına baktı.






Kupa seremonisi klasik centilmen Rafa ve galibiyet çılgınlığını üzerinden atmış dinginleşmiş Djokovic'in karşılıklı övgüleriyle geçti.




Rafa: 'Çok iyi oynadın, tebrik ederim. Favori turnuvamı kazandın' minvalinde bir şeyler söylemiş. Sevecen gülümsemesiyle...

Djokovic:'Burayı en azından 1 kez kazanmama izin verdiğin için teşekkür ederim' demiş.

Bu cümle bana geçen seneki MonteCarlo'yu hatırlattı.
Art arda finaller kaybeden Nadal, Monte Carlo finalinde bu kez kaybetmeyince seremonide Djokovic'e ''thanks for this time'' demişti ve o an o kaybedişlerin sonuydu.

Daha sonra Roland Garros'ta da karşılaşan ikiliden galip ayrılan Rafa olmuştu. #HIS7ORY'yle

Turnuvanın en zevkli maçıydı şüphesiz. Özellikle 2. set seyir zevki yanında heyecan dozajıyla da tatmin ediciydi. HotShot da Rafa'dan ayrıca.





19 Nisan 2013 Cuma

Evvel Zamanın Dört Minikleri

Şimdinin 4 büyüklerinin yıllar önceki 4 minikler hallerini görüyoruz bu fotoğrafta.


Sol üst köşede; dantelli boğaz detayı ve askılı tulumuyla asaleti bir an olsun terk etmeyen ekselansları Federer var.
Aynı zamanda çatık kalkmış kaşları eşliğinde kareleşmeye başlamış ağzıyla adeta 'shut up!' diye haykırıyor.

Hemen altında iri gözleriyle Novak Djokovic. Bu dörtlüden bebekliğine en az benzeyen diyebiliriz. Gözleri de koyu renk çıkmış fotoğrafta. Aksiyona hazır bir duruşu, bakışı var.

Sağ üst köşede; sağ kaşıyla hemen kendini ele veren Rafael Nadal...
Sempatik, şirin ve hareketli olduğu belli.
Sanırım rahatsız eden şort problemi taaa bez zamanlarından kalma. O yaşlarda sürekli düzeltemeyeceği için hiç giymemeyi tercih etmiş :p
Öte yandan herhangi bir problemi de olmayabilir. sonuçta Rafa'nın bu pozlarına sık sık denk gelmek mümkün.

Sağ alt köşede ise her daim hırçın suratıyla kolayca tahmin edebileceğimiz Andy Murray var. Kuzeyde yaşamanın verdiği D vitamini dezavantajıyla Judy Murray tarafından havada güneş belirir belirmez tüm vücudunun bundan istifade etmesi sağlanmış. Ayrıca çimenler üzerinde verdiği pozla da Wimbledon'a gönderme yapılmış. Olur Andy, bir gün o da olur..

17 Nisan 2013 Çarşamba

TOPRAK HÜKÜMDARLIĞI


Dün @sadecetenis twitter hesabında gördüm bu fotoğrafı. Nadal'ın ezici üstünlüğü hemen göze çarpıyor. Toprak ağalığının hakkını veriyor.
David Ferrer'in de güzel bir istatistiği var.  Federer'in yaşlanmasına rağmen iyi oynadığı söylenip duruluyor ama Ferrer adeta yaşlandıkça gençleşiyor. Aralarında 1 yaş var yalnızca. Gerçi bu İspanyolların toprakla değişik bir ilişkileri var gerçekten.

Benim en çok dikkatimi çeken isim Tsonga oldu. Hiç toprak kort turnuvası kazanamamış. Çok ilginç bence. Sonuçta Fransız. Milli kort seçimi toprak olmalı. Roland Garros gibi bir değeri barındıran ülkenin tenisçisi nasıl olur da toprak kort turnuvası kazanamamış olur hayret ettim doğrusu.

Monte Carlo


MonteCarlo başladı bildiğimiz gibi.
Benim için senenin en zor en zevkli zamanları.

Toprak kort sezonu işin zevkli kısmı. -bir de olası Galatasaray şampiyonlukları tabi :)-
Yoğunlaşan komiteler de illallah dedirten kısmı.

8 kez Monte Carlo şampiyonu Rafael Nadal'ın sakatlık sonrası kazanmayı alışkanlık haline getirdiği önemli turnuvalarda ne yapacağı en büyük merak konusu.


Tam olarak az önce Matosevic'i 6-1/6-2'lik 2 sette geçerek 3. turda Kohlschreiber'in rakibi oldu.
İlk sette daha temposuz daha basit bir oyun vardı. 4-0'ken ilk oyununu alan Mato adeta seti kazannmış gibi sevindi. Sandalyesine müthiş bir gururla oturdu. Tabi o da napsın haklı.

2. sette Nadal 2-0 geriye düştü ve burada oyunun temposu biraz yükseldi. 2. set çok daha seyir zevkli ve Mato'nun da katkılarıyla biraz daha heyecanlı geçse de çok net bir skorla, 6-2'yle sonuçlandı Rafa lehine.

Maç istatistikleri oldukça tatsız. Nadal 8 winner, 0 ace.
Ben dizleri zorlamama adına alarm vermeden tam oyununu oynamadığını düşünüyorum. Bu açıdan Galatasaray'a da benzetiyorum. Gol yemeden top oynamaya başlamıyor.
Olan da taraftara oluyor. Heyecan, heyecan ve heyecan.


6 Nisan 2013 Cumartesi

GÖZ AÇIP KAPAYINCAYA KADAR!



Formula 1'i Ralf-Michael Schumacher'in kardeş kardeş yarıştığı zamanlardan beri takip ederim.
Haftasonları televizyonda odadan odaya yayılan motor sesi mest ederdi beni. Başa baş yarışların pitstoplarında heyecandan yerimde duramazdım herkes gibi.

Tüm bunlar d-smart eğlenceme turp sıkana kadardı. (bu turp sıkmak deyimini de en güzel Ron Weasley söylüyor bence)
İnsanlar artık sevdikleri sporları, tuttukları takımların tüm maçlarını, farklı ligleri izleyebilmek için, yorgun argın eve geldiklerinde ayaklarını uzatıp istedikleri kanalı seyredebilmek için televizyonlarının yanında seksen dokuz tane teneke bulundurmak zorundalar!!

Bir ara endüstriyelleşmiş dünyada sporun ve sporseverin payına düşenler başlıklı yazı yazıp içimi ayrıca döksem iyi olacak. Yoksa burda kendimi toplayamam.

Ama geçen sezon dank etti. Ben zaten futbolu, tenisi internetten izliyorum bunun F1'i de vardır diye.. Çok şükür varmış. Sosyal medya da habersiz bırakmıyor sağolsun. Ne olup bitiyorsa anında haberimiz oluyor.
Ama işin garip yanı bu 2.05'lik pitstop anında değil birkaç gün sonra haber oldu.

Geçen gün Malezya GP'de -multi 21 koduyla Webber ve Vettel'İn birbirine girdiği, Vettel yüzsüzünün 2 tur boyunca zorlayıp pardon yanlışlıkla oldu diyerek yüzsüzlükte çığır açtığı, Hamilton'ın eski takımına lastiklerini emanet ettiği yarış- birçok vakanın gölgesinde kalan bir pitstop yaşanmış.





Redbull Webber'in lastiklerini 2.05 sn'de değiştirmiş. İzliyorum, izliyorum ne ara değişiyor o lastikler anlam veremiyorum. İlüzyona falan bağlıycam artık. Rekor dışındaki diğer süreler de 3 sn'nin altında.

Redbull 2 sn'nin altına düşülebileceğini iddia etmiş. Bu sezon öyle bir çılgınlık yapacaklar galiba. İyi hoş da bi sakatlık olmasın? Gerçi Vettel'e denk gelecekse bi sakatlık çıkabilir bence sakıncası yok!

5 Nisan 2013 Cuma


1,5 ayı aşkın süredir sevgili blogdaşım dağdeviren'le beraber öksüz bıraktığımız blogumuza bir şeyler karalayayım dedim.


Hayatta olduğumuzu, körpecik yaşımızda işten güçten vakit bulamadığımızı ama asla ve asla bir ergen hevesi gibi açıp bırakmayacağımızı beyan etmek istedim.

Aslında 2 aydır falan sırf bloga yazmak için kitap okuyorum da.. Meğer güdümlü kitap okunmuyormuş. Ben de akışına bıraktım.
Blogla azıcık uğraşıyım dedim. İki tıklıyım da yavrum öksüz olmadığını, onu unutmadığımızı anlasın... Bu sefer de siyah-beyaz oldu.

Velhasılı kelam blog için okunan kitaptan, vicdanı rahatlatmak için tıklanılan butondan hayır gelmiyormuş.