22 Ekim 2012 Pazartesi

En Tepede 300 Hafta




Bir çok spor dalında iyi oyuncular herkesin malumudur, yani bir sporcunun kariyerine, başardıklarına veya başaramadıklarına bakarak genel bir tahmin yürütebiliriz; ama iş o sporun en iyisini seçmeye geldiğimizde bayağı karışır. belli bir kriter gözetmek zordur mesela, bir futbolcuyu asistleriyle mi yoksa golleriyle mi yargılayabiliriz, veya büyük başarıları kısa zamanda kazanmak mı yoksa geniş bir zaman yayılan büyük bir kariyer bırakmak mı önemlidir?

İşte bu mesele yine subjektif olarak baksam da bir çoklarının da görüşüyle teniste ortadan kalktı. En iyi kelimesi Roger Federer ile anlam kazanıyor. Neden derseniz bir üst paragrafta bahsettiğim iki şeyi de nerdeyse mükemmelen yapması: hem çok büyük başarılar kazanıyor, öyle büyük ki başkalarının aklından bile geçemeyecek kadar, hem de bunu istikrarlı bir şekilde yapıyor. Dile kolay bu adam atp tura katılalı 15 yıl olmuş. Bu 15 yıl içinde 17 grand slam -ki bu şu an turda arkasında yer alan üç tenisçinin toplam rakamı- ve 76 ATP turnuvası kazanmış, art arda 24 grand slam yarıfinaline çıkma rekorunu elinde bulunduruyor ve ilk katıldığı grand slamden beri hiç bir grand slami sakatlık nedeniyle kaçırmamış, şimdi de inanılması yine çok güç bir şeyi gerçekleştirdi: tam 300 haftadır dünya 1 numarası ve elinde olan rekoru daha da geliştiriyor.

Federer hakkında ne söylense, ne yazılsa az; ama rakiplerini de kabul etmekten çekinmediği başarıları, tenis gibi zor bir sporda ciddi bir sakatlık geçirmeden geçirdiği onca yıl ve yaptığı gaflara rağmen sevilen bir sporcu ve iyi bir insan olması (tamam son ikisi sporculuğunu değil sadece kişiliğini gösteriyor) onun tenisin en iyisi olduğunu hepimize şüpheye gerek bırakmadan gösteriyor. Benimle aynı fikirde olmayanlar olacaktır elbet ve tabii ki bu sporda yine çok müthiş ve benim de izlemekten zevk aldığım oyuncular var; ancak tarafsız bir gözle bakıldığında da Federer hakkındaki bu önermenin yanlış olmadığı anlaşılacaktır.