DeathNote'umsu bir anime diyebiliriz. Kurgu güzel. 25'er bölümlük 2 sezon. toplam 50 bölüm. Yeni başlayanlar ve Kısaanimeseverler için gayet uygun.
Özellikle ilk sezonun son 5 bölümü inanılmaz hızlanıyor. Bir bölüm daha bir bölüm daha diye diye izletiyor kendini sınav haftasında. İkinci sezonun da son 5 bölümü aynı şekilde sezonun ilk bölümlerine nazaran daha kuvvetli bir izleme dürtüsü uyandırıyor.
Britanya Japonya'ya savaş açmış ve Japonya benim Power Rangers'a benzettiğim insan tarafından kontrol edilen robotumsu silahlara, Knightmare'lere, karşı koyamamıştır. Artık Bölge 11 olarak adlandırılır. Japonlar da birer '11'dir. Ve 3. sınıf insandırlar kendi vatanlarında.
Haliyle bazı küçük direniş grupları var.
Lelouch Lamperouge (kısaca luluş) sakat ve kör kardeşiyle soylu bir ailenin himayesi altında, Britanya veliahtı olduğu gerçeğini saklayarak normal bir hayat süren - ve her zamanki gibi- zeki kahramanımız. Vakti zamanında annesi -ki kraliçe oluyor kendileri- öldürülüp kardeşi de sakat kalınca babası tarafından siyasi arenada işe yaramayacak zayıflar olarak Japonya'ya sürülmüş, Babası Britanya İmparatoruna ve Britanya'ya nefretle büyümüş. Hayattaki tek değer verdiği varlığı kız kardeşi Nunnally'nin mutlu yaşayabileceği bir dünya yaratmak istiyor.
Bir gün kazaya karışıp gizemli yaratık C.C.'den Geass adını verdiği özel bir güç alıyor. Bu güç gözlerine bakarak emir verdiği kişiye istediğini yaptırmasını sağlıyor. Ancak her insanda yalnızca bir kez kullanabilir.
Edindiği bu güç ve zekasıyla küçük direniş gruplarından birini Britanya için en büyük tehlike, Japonlar için en büyük umut haline getirir.
Lelouch kardeşleri Cornelia, Euphie, en akıllı abisi Schineizel ve babasına karşı 'ZERO' kimliğiyle savaşmaya başlar.
Stratejiler... stratejiler... DeathNote'taki gibi 2 kişi arasında geçmiyor anime. Çok fazla karakter var. İzlerken beynim döndü bir ara. PsycoPass'te de bu kadar çok karakter yoktu. Bir de taraf değiştirmeler, öldü sandıklarımızdan dirilenler falan da olunca ilk çok karakterli animem beni biraz zorladı.
Luluş'un da işi gerçekten zor.
Nunnally
Sakat ve kör, iyi niyet timsali küçük kız kardeş. Zero'nun yola çıkış amacı, uğruna dünyayı fethetmek istediği kardeşi aynı zamanda da ayak bağı. En olmadık zamanlarda düşmanlarının koz olarak kullandığı Luluş'u zora sokan, elini kolunu bağlayan kardeşi.
Ayrıca ablası Euphie gibi bir fedakar tavırlar bir iyilik meleği halleri.. Oldukça etkisiz gözükmekle birlikte psikolojik yıpranma faktörü Luluş ve Luluşseverler açısından.
Bir de en son gözü açıldı niye açıldı niye kapanmış sonra niye kapanmadı madem Luluş'a dokununca açılıyordu niye önceden dokunmadı? oraları anlamadım ben.
Suzaku:
Luluş'un çocukluk arkadaşı, son Japonya başbakanının oğlu, aşırı onurlu bir Britanyalı. Bütün anime deli etti beni. Ne istediği belli değil. Neyse ki sonlara doğru işe yaradı azıcık.
Euphemia:
Ayyy çok gıcık bir şey. Aşırı duygusal. Ütopik barışçıl. Halkın prensesi modları falan. Neyse ki hakettiğini buldu.
C.C.
Pizza canavarı halleri çok sevimli. Luluşumun sağ kolu. İyi ki var.
V.V
Tam bir GOT karakteri bence. İzlemedim ama öyle gibi.
Kallen
Seninle her şey çok daha farklı olabilirdi Kallen...
Cornelia:
Animenin en düzgün karakterlerinden biri. Kararlı, ayağı yere basan akıllı prenses. Ama ilk ölüm süsünden itibaren etkisini yitirdi.
Schineizel:
Luluş'u en çok zorlayan karakter. Küçükken de satrançta hiç yenememiş zaten.
Bunun yanı sıra Luluş'a en çok benzeyen. Aslında düşman olmasa iyi karakter. Tam imparator olacak adamdı.
Nina
En başından beri ennn uyuz olduğum karakter.
Silik-Ezik-İnek-Dengesiz psikopat.
Şimdi Euphi bunun hayatını bir kere kurtardı ya.. Allahımm.. 'Prensesim! Prensesim!' Sonra da içinden canavar çıktı zaten. Son bölümde ufak bir iyiliği dokundu ama bu iticiliğini hafifletmeye yetmez.
Lloyd Asplund
Herkesin sevebileceği bir karakter. Doğal patavatsız. Aşırı umursamaz.
Lakshata
Ya da Rakshata.(ah şu Japonlar!) Lloyd'un dişi hali. Biraz daha aklı başında görünümlü. Bilimle eğlenen zeki kadın karakter güzel oturtulmuş.
Diethard
Ay bunun da ne tarafta olduğu belli değil!
Başlarda meslek aşkıyla rating için her şeyi yapan, sevilebilecek düzeyde karaktersiz ve güvenilmez hoş bir adamdı aslında. Sonra 'geassı bende de kullan zeroooo' diye diye gözü açık gitti.
Rolo:
Acıdım lan :(
Toudou
Gururdan geberecek. Eski asker. Akıllı bir adam. Japonya Japonya'yken son direniş zaferlerinden birinin mimarı. Animeye de 'zekalı' bir giriş yapıyor. Gururlu duruşunu hiç bozmuyor.
Bu arada gerçekten de gururdan geberdi bu galiba.
Ougi
Anadolu takımı topçusu. Şampiyonlar ligi seviyesinde değil.
Buna da kılım biraz. Yeterince kararlı değil.
Ayrıca 'böyle bir dünyaya çocuk getirmek istemiyorum aldır bunu' diyerek yardı beni ahahahjajaja
Xingke
Bir-iki faydası dokunuyor ama sevmedim bunu da. Fazla duygusal. Hem hani öldü ölecek hastaydı bu? Bi ölemedi gitti.
Animede çok karakter var gerçekten. Hepsinin de önemli denebilecek, en azından değinilebilecek rolleri var.
Bir tane şapşal var mesela direniş grubundan. Aşırı şapşal. Matsuda yanında Kira'nın babası kalır o derece.
Bir tane daha şapşal var Luluş'un Ashford akademideki arkadaşı. Rivalz'dı adı. Mesela onun şapşallık kıvamı tutmuş. fena değil.
Aaa bak unutuyorduk. Shirley var yine akademiden. Luluş'a aşık. Luluş da buna sıcak davranmıyor değildi aslında olabilirdi yani. Bu Luluş da çok çapkınmış bak şimdi düşündüm de. Ama en sadık sevdiceği buydu gerçekten.
Sonra hizmetçileri var Luluş'ların. Kadının içinden Jackie Chan çıktı.
Müziklere gelecek olursak açılış-kapanışta iş yok bence. Ah nerde o eski animeler PsychoPass'ler!
Final bölümünün finalindeki müzik güzeldi ama. Zaten o sahnenin dokunaklığıyla mini mini bir kuşta bile ağlayabilirdim:( LULUUUĞĞĞĞŞŞŞ!!!! WWWĞAAAAAA!!!
Burdan buyurabilirsiniz:
Sonuç olarak bence izleyin güzel.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder