28 Aralık 2012 Cuma

DÖN ARTIK!



Hayır.. Hayır..HAYIR! Nadal'dan ziyade kendi fotoğrafımı paylaşsaydım duyguyu daha net vermiş olurdum sanırım.

Roland Garros'tan beri doğru düzgün tenis oynamayan, Wimbledon'dan beri hiç tenis oynamayan son zamanlarda antenmanlara başlayan toprak ağamız umarım kendini yeni bir Roland Garros zaferine saklıyordur. Dönüşü muhteşem olsun. N'olur!

Abu Dhabi'yle kortlara döneceği açıklanan ama dönemeyen Rafa sezonun ilk grand slami Avustralya Açık'ta da yok.
Mide virüsü nedeniyle Abu Dhabi'den çekilen nadal 2 haftadır antrenman yapmadığını ve virüs nedeniyle grand slam seviyesinde oynayamayacağını söyleyerek Avustralya Açık'tan çekilme kararı aldı.
Dizlerinin iyi olduğunu söylüyor ama sağlığıyla ilgili açıklamaları genel olarak inandırıcı bulmuyoruz artık. Umarım dediği gibidir, dizleri iyi hatta mükemmeldir. O dizleri özlüyoruz.

İşin kötü tarafı -göreceli olarak kötü tarafı- bu sakatlıklar yüzünden kırabileceği birçok rekoru kırmadığı gibi başkalarının rekor kırması da kolaylaşıyor. Djokovic bu yıl eğer Avustralya'da şampiyon olursa 3 yıl üst üste kazanmış tek erkek tenisçi olacak. Zaten 2012'de de 100. yılında Nadal'a karşı kazanarak tarihe geçmişti. Zemini seviyor ve motivasyonu yüksek evet, Rafa'nın da iddialı olduğu zemin değil evet. Ama formda bir Nadal çok güzel zorlardı en azından.

Birçokları Nadal'ın tekrar tenise dönemeyeceği kanaatinde. Buna kuzenim de dahil -insanın canını en çok yakınları acıtıyor :( -
Ben böyle bir ihtimalin varlığını hayal edemediğimden gerçekliğini idrak edebilmiş değilim. Schumacher'in gidişinde düştüğüm boşluğu hatırlayarak Nadal'ın emekli olacağı gün n'apıcağımı düşünürdüm. Böyle erken bir vedayı kaldıramam..

25 Şubat Acapulco Open'la kortlara döneceğini açıklamış ve bir aksilik olmazsa tabi diye eklemiş. Umarım tarihte bir kez daha gecikme olmaz. yoksa @isuramunobara'nın isyan tweetinde de belirttiği gibi ''Nadal'ın dönüşü de kıyamet gibi oldu. Ertelendikçe erteleniyor!''



18 Kasım 2012 Pazar

NADAL YOKSUNLUĞU





Küçükken -televizyon karşısında henüz 15 30'dan sonra niye 40 oluyo diye kafa patlattığım dönemlerde- tenisçilerin yetişemeyeceği toplara koşmamasına sinir olurdum. 'Bi koş belki yetişirsin, niye ümitsizsin? Niye başını öne eğip kabulleniyorsun?' diye dövünüp dururdum.


Hal böyle olunca günün birinde kortta oradan oraya 'üşenmeden' koşan, gördüğüm ilk asla vazgeçmeyen tenisçi anında favorim oluverdi.

Rafael Nadal... Daha genç yaşta istatistikleri daha üstün olmasına rağmen asla ekselans olamayacak toprak kralı.
24 yıl 10 ay 20 gün'le 500. galibiyetine en genç ulaşan 2. tenisçi. 
Bir sezonda çim, toprak ve sert zeminde grand slam kazanan tek erkek tenisçi.
Vuruşlarının estetik olmaması ve sadece koşmasıyla eleştirilse de yetiştiği her topta, aldığı bir çok sayıda korttan yükselen gayri ihtiyari sesler yaşattığı heyecanın dile getirilişidir. 

Aslında topraktaki inanılmaz göz kamaştırıcı başarısı diğer birçoğunu sönükleştiriyor. Daha genç yaşta daha iyi bir sıralamayla ilk 100'e girmesi, kariyer slamini daha genç tamamlaması şüphesiz sadece toprak kort başarısı değil. 

2012 Wimbledon'a  2. turda şok edici bir şekilde veda ettiğinden beri tenis oynamıyor. turnuvalardaki yokluğu değişik ve bir miktar paronayak dedikodulara yol açmış. 

Bunlardan biri -ki fransız yapımı bir dedikodu olabilir- aslında doping yaptığı ve cezasını gizlice çektiği yönünde. elbette ki inandırıcı değil.

Bir diğeri artık tenis oynamak istemediği, Zaten küçükken de futbolcu olmak istediği ama amcasının onu zorla tenisçi yaptığı buna artık katlanamadığı yönünde. (gelse Fatih Terim ondan bir sol bek çıkarır aslında) Bu dedikodunun da inandırıcılığı yok.

Dedikodular daha ziyade dizlerinin bitik olduğu -daha mantıklı bir dedikodu çıkış noktası- ve artık dönemeyeceği, dönerse de kısa bir süre sonra bırakacağı yönünde. Belki son bir RG.

En acımasız dedikodulardan biri ise kanser gibi ciddi bir hastalığı olduğu yönünde. şu anda tedavi görüyor ve bu yüzden kesin dönüş tarihi verilemediğine kendini inandıran insanlar da mevcut.

Ben olabildiğince plates toplarıyla antrenman yaptığına, boş vakitlerinde arkadaşlarıyla yüzmekten ve kuzenleriyle ev ödevi yapmaktan çok mutlu olduğuna,  Toni Nadal'ın aralık sonu döneceği sinyallerine inanmak istiyorum. Ve dönüşünü heyecanla, merakla, biraz da ne yapacak acaba tedirginliğiyle bekliyorum.Umarım en kısa sürede kaldığı yerden devam eder. Yokluğu bünyelerde anormal etkiler yapmasın daha fazla.




22 Ekim 2012 Pazartesi

En Tepede 300 Hafta




Bir çok spor dalında iyi oyuncular herkesin malumudur, yani bir sporcunun kariyerine, başardıklarına veya başaramadıklarına bakarak genel bir tahmin yürütebiliriz; ama iş o sporun en iyisini seçmeye geldiğimizde bayağı karışır. belli bir kriter gözetmek zordur mesela, bir futbolcuyu asistleriyle mi yoksa golleriyle mi yargılayabiliriz, veya büyük başarıları kısa zamanda kazanmak mı yoksa geniş bir zaman yayılan büyük bir kariyer bırakmak mı önemlidir?

İşte bu mesele yine subjektif olarak baksam da bir çoklarının da görüşüyle teniste ortadan kalktı. En iyi kelimesi Roger Federer ile anlam kazanıyor. Neden derseniz bir üst paragrafta bahsettiğim iki şeyi de nerdeyse mükemmelen yapması: hem çok büyük başarılar kazanıyor, öyle büyük ki başkalarının aklından bile geçemeyecek kadar, hem de bunu istikrarlı bir şekilde yapıyor. Dile kolay bu adam atp tura katılalı 15 yıl olmuş. Bu 15 yıl içinde 17 grand slam -ki bu şu an turda arkasında yer alan üç tenisçinin toplam rakamı- ve 76 ATP turnuvası kazanmış, art arda 24 grand slam yarıfinaline çıkma rekorunu elinde bulunduruyor ve ilk katıldığı grand slamden beri hiç bir grand slami sakatlık nedeniyle kaçırmamış, şimdi de inanılması yine çok güç bir şeyi gerçekleştirdi: tam 300 haftadır dünya 1 numarası ve elinde olan rekoru daha da geliştiriyor.

Federer hakkında ne söylense, ne yazılsa az; ama rakiplerini de kabul etmekten çekinmediği başarıları, tenis gibi zor bir sporda ciddi bir sakatlık geçirmeden geçirdiği onca yıl ve yaptığı gaflara rağmen sevilen bir sporcu ve iyi bir insan olması (tamam son ikisi sporculuğunu değil sadece kişiliğini gösteriyor) onun tenisin en iyisi olduğunu hepimize şüpheye gerek bırakmadan gösteriyor. Benimle aynı fikirde olmayanlar olacaktır elbet ve tabii ki bu sporda yine çok müthiş ve benim de izlemekten zevk aldığım oyuncular var; ancak tarafsız bir gözle bakıldığında da Federer hakkındaki bu önermenin yanlış olmadığı anlaşılacaktır. 

19 Eylül 2012 Çarşamba

Başlarken

merhabalar herkese!

Biz 140 karaktere sığamadığımızı ve paylaşacak çok şeyimizin olduğunu görünce blog furyasına katılalım dedik. İyi olsak hoş olur, kötü olursak da göze batmayız dedik.

Daha ne yazacağımıza tam karar vermesek de genelde her şeyden, özelde Galatasaray'dan, tenisten, kitaplardan ve spordan bahsedermişiz gibi geliyor.

bu uğraşımızın internet aleminin tozlu sayfalarında kaybolmamasına yardım ederseniz çok mutlu oluruz :)