Bizim için futbol futboldur. Elle oynanan bi oyuna Amerikalıların futbol demesi saçmadır.
Meğer futbol topunun büyüklüğü 1 ayak kadarmışmış da ondan ayaktopu demişlermiş.
Geçen (bayaa bi geçen) Super Bowl 2013 görünce ne bu bowling turnuvası falan mı dedim. Meğer Amerikan futbolu finaliymiş. Özetini izledim çok eğlenceli gibi geldi. Ben dedim bunun kurallarını öğrenirsem 2014e kadar, seneye finali 'yankee mode on' izlerim. Azıcık öğreniyim zaten itişip duruyorlar gol atınca seviniriz dedim. Sporlarda genel olarak öyledir yani sayı olunca sevinirsin. Amma velakin durum bu kadar kolay değilmiş. Öyle ki obezlikleriyle ve düştükleri aptal durumlarıyla sosyal medya gırgırı olan Amerikalılara, IQlarına yönelik saygı duymaya başladım. Böyle bir sporu öğrenip benimsemiş bir de adamlar. Herkes öğrenmiş yani. (tabi bununla büyümüşler çok da abartmıyım şimdi de.. :p) Zilyon tane kuralı varmış. Hatta ve hatta uzaktan hiç belli olmasa da faul bile varmış! (hakemler saksı değilmiş yani!)
Sahada herkes birbirine girmişken çok kalabalık görünseler de bunda da bildiğimiz futbol gibi 11'er kişilik takımlar sahada. Ancak saha kenarında 7 değil yaklaşık bi 35 kişi bekliyor. O itişip kakışmalarda, kavgalarda sürekli 'gazi' veriyorlardır o yüzden çok yedek normaldir diye düşünülebilir. Ama değil. Her takım kendi içinde 3 takım barındırıyor. Hücum takımı top sendeyken sayıya yönelik sahada. Defans takımı top rakipteyken sahada. Bir de özel takım var özel durumlar için. 'Touchdown’dan sonra falan 'extra-point'lerde devreye giriyor. Bu takımların kendi koçları var. Bir de en tepede total koç var.
İşte bir maç kadrosu 45 kişi falanmış. E o kadar malzeme bunların kaç tane malzemecisi vardır, bir sürü masörü, doktoru vardır. Deplasmana nasıl gidiyor bu adamlar diye düşünmeden edemiyorum.
Dehşet kuralları var benim hepsini öğrenmem mümkün değil. Sporcular kurallardan daha fazlasını ezberlemek zorunda. 'Altta kalanın canı çıksın'dan uyarlama gibi görünen bu oyunda sporcular rivayetlere göre yüzlerce sayfa taktik ezberliyorlarmış. (ben olsam takım arkadaşlarımın isimlerini bile ezberleyemem)
Bu oyunda kısa sürede zevkimin dikkatini çeken şey farklı sayı kombinasyonlarından dolayı her an durumun değişebilmesi.
Touchdown: 6 puan. Elinde topla ayakların yerde rakibin boyalı alanına-kalesine(end-zone) gitmen gerekiyor. Touchdown 6 puanın yanında bir de extra puan şansı veriyor. 6 puana ek olara 1 ya da 2 puan kazanabilirsin. Çok bereketli bişi yani.
extra point: touchdown yapan takıma 1 hücum şansı daha doğuyor. Mesela rakibin sahasından ayakla -o devasa kaleden topu geçirmek zor olmasa gerek- gol atmak 1 puanmış.
Normal hücum edip 2 puan da alınabilir.
Field goal'de de ayakla vurup 3 puan alınıyor.
Tabi izlerken en zevklisi touchdown. Futbolcuların dansları o alanda mini bir şov seyrettiriyor.
Faule gelince.. O kaskların önündeki demirden kafes-maske gibi şeylere dokunmak yasak mesela.
Sahada 6 tane hakem var. Arada karar vermek için basketboldaki gibi toplaşıyorlar ve kamera görüntülerinden yararlanıyorlar. Takımlar kararlara itiraz edebiliyor. Eğer itiraz haksızsa bir mola hakkı siliniyor. Her takımın devrede 3’er mola hakkı var. Maç 15’er dakikalık 4 çeyrekten oluşuyor ama basket maçları gibi uzadıkça uzuyor 3 saati buluyor.
Oyunun sık sık durması belki biraz sıkıcı gibi gelebilir ama şöyle düşünelim; sürekli bir serbest atış kullanma, korner kullanma durumu var. Yani her hücum taktik.
Takımın 4 hücum hakkı var. Bu 4 hücum hakkında 10 yard ilerlemesi lazım. Bazen son hakkında 1 yard ilerlemesi gerekiyor. Diyosun ki eh yani 2 adım da atıversin sonra düdük çalıyor ortalık giriyor birbirine. En zevk aldığım kısımlardan biri 1 yarda kala durumlar. Gerilim bi tık yukarıda gibi geldi bana. Kale kapısı açmaya çalışan askerler gibi yüklendikçe yükleniyorlar.
Bence oyunun en önemli noktası topun kimde olduğunu bilmek. O kargaşada ben top hangisinde diye bakınana kadar hoop düdük çalıyor.
Bazen sahanın bir ucundan öbür ucuna yard yard yardıranlar oluyor ki vücut çalımı dediğimiz şey burada şahlanıyor.
Jacoby Jones'un Super Bowl 2013'te yardırdığı şu anlar aynı zamanda rakip takımın 11 kişisine azıcık hakaret.
Takımda en önemli eleman 'quarterback' denilen oyun kurucu eleman. Oyunu o yönlendiriyor. Hangi taktik uygulanacak, pasla mı yoksa koşarak mı sayıya gidilecek vs vs. Tabi zeki elemanlar bunlar. Bütün taktik kitabını ezberleyecekler çünkü. Ayrıca koç'ların ağzında gördüğümüz mikrofonlar da boşuna değilmiş. Gerçekten de kaskların içinde kulaklık var galiba. QB'lere talimat veriyorlar. Bu adamlar o kadar önemli ki önlerinde 7 guard sırf bunu koruyor yani öyle diyim.
Arada kavgalar da olmuyor değil ama açıkçası benim beklentilerimi karşılamadı. Şimdi o kasklı korumalı dev cüsseli adamlar birbirlerine söylene söylene yaklaşıp kaskları tokuşturunca en azından yarım kilo çekirdek sürecek bir olay bekliyor insan. Nerden baksan ‘kulübe’yle beraber 40 küsur kişi bir takım, bir de teknik ekip falan.. e bi o kadar da diğer takım, al sana 100 kişilik kavga. Kasklar masklar hava uçuşacak kan gölüne dönecek ortalık maç tatil olacak diye düşünüyorsun, sen bunları düşünene kadar adamlar çoktan yeni hücuma başlamış oluyorlar. 1-2 itişip ayrılıyorlar. Arada daha kapsamlı da olmuyor değil ama dediğim gibi izin verilen şiddet dozajı göz önünde bulundurulursa hiç de beklentilerimizi karşılamıyor. Bir kötü sözün bir arkadan çelmenin kırmızı kart olabileceği oyunda bile 'sulu derbiler' gören insanlar için oldukça halis muhlis.
İnsan Galatasaray-Fenerbahçe Korumalı Futbol karşılaşmasını Cüneyt Çakırvari bir hakemle düşünmekten kendini alamıyor.
Türkiye’de de 2 lig ve üniversite ligi var. Korumalı Futbol olarak adlandırılıyor. İlk yıllarda ekipman olmadığından rugby’msi oynamışlar ama sonra gelişmiş. Gelişmiş derken en azından ekipmanları var oyuncuların.
Tabi bir şey amerikansa pazarlama önceliklidir. Reklam gelirleri sürekli haber olmuştu. 30 sn reklam bilmem kaç milyon dolarmış diye.. Reklam ücretlerinin yanı sıra izleyici çılgınlığı da var bence. Adamlar sırf acaba ne reklam izleyeceğiz diye oturup izliyorlar, youtube’da reklamlarını birleştirip video yapmışlar, tıklanıyor.
Takım sahipleri kupadan ziyade para kazanmak istermiş. Eh anormal sayılmaz. Ama iyi oyuncu değil forma sattıran oyuncu almayı yeğlemeleri ilginç . Gerçi 40-50 tane adam, araya 3-5 sansasyonel koy tabi n'olacak dursun kenarda :p
Forma demişken bu adamların forma numarası kavgasını düşünemiyorum. Forma numarasını önemseyen bir adamın transferi çok zor yani.
Daha çoook terimler var ama bu zaten çok bilgi verme amaçlı değil. Neymiş ne değilmiş birazcık kişisel merak.
Tahminimce oynamak izlemekten daha zevklidir.
Ayrıca Any Given Sunday (Kazanma Hırsı)'i izledikten sonra ilgi duyanlar olmuş. Al Pacino'lu Cameron Diaz'lı bir Oliver Stone filmi. İlgilenenler varsa not düşmüş olalım :)
Ayrıca Any Given Sunday (Kazanma Hırsı)'i izledikten sonra ilgi duyanlar olmuş. Al Pacino'lu Cameron Diaz'lı bir Oliver Stone filmi. İlgilenenler varsa not düşmüş olalım :)