5 Eylül 2013 Perşembe

Amerika Açık'tan Kısa Kısa

Takvimin son Grand Slam'i Amerika Açık'ın sonlanmasına sadece üç gün kaldı. Geride bıraktığımız bir buçuk haftada ise çok güzel maçlar, sürpriz mağlubiyetler, geri dönüşler ve de sıradan maçlar izledik (yazar burada realist davranıyor). Blogumuzun diğer yazarı dormansi kendisini Amerika saatine alıştıramadığından ve bir tatili hak ettiğinden, ben de üşengeçliğimden maçlar hakkında pek bir şey yazamadık; ama şimdi kısa anekdotlarla arayı kapamaya çalışacağım.


  • Federer'in Korkunç Elenmeler Silsilesi: Sönmek üzere gibi görünen starımız Roger Federer, bu Grand Slam'de de beklentileri boşa çıkararak çeyrak finale bile çıkamadan elenmeyi başardı. Korkunç elenmeler silsilesi adını verdiğim seriye bu yıl Fransa Açık'ta Tsonga'ya karşı set bile alamadan elenerek başlayan Federer, bunu Wimbledon'da, Hamburg'da, Gstaad'da ve şimdi de Amerika Açık'ta yaparak, kendisinin normalde çok övdüğümüz istikrarını bambaşka bir noktaya taşıdı.( bu arada seri için gerekli olan set alamaması değil, rakiplerinin normalde ona göre çok daha düşük profilli oyuncular olması, Tsonga hariç). Federer'in bu elenmesini daha da korkunç yapan, onu eleyen Robredo'nun Nadal karşısında sadece dört oyun alabilerek çeyrek finalde elenmesi oldu.                                       

                        
  • Pennetta'nın Dönüşü: Sakatlıktan yeni dönen, uzun zamandır kortlarda görmediğimiz İtalyan tenisçi Flavia Pennetta, zaten önceden de sevdiği Amerika Açık'ta çok güzel maçlar çıkarıyor ve gerek vatandaşlarını, gerek de diğer kadın tenisçileri yenerek yoluna devam ediyor. Yarı finalde de dünya iki numarası Azerenka'yla karşılaşacak. Normalde kadın tenisini çok sevmem; ama bu yıl Amerika Açık'ta çok güzel maçlar oynandı ve yarı final eşleşmeleri de güzel maçlar vaadediyor (diğer eşleşme de Serena Williams vs. Na Li). Pennetta'nın da geri dönüşünü bir kupayla taçlandırmasını isterim.                                                       
  • Tek El Backhandlerin Başarısı: Tamam başlık çok genel duruyor; ancak tek el backhandi olan erkek tenisçilerin sayısı çok az ve ben sadece ikisinden bahsedeceğim: Federer'in kankası, İsviçre'nin bir diğer gururu Stanislas Wawrinka ve de istenilen patlamayı bir türlü yapamamış, sakatlıklarda çok çekmiş, Richard Gasquet. Wawrinka'nın maçlarını izleme fırsatım pek olmadı; ama ismi bilinen, belli kalitede rakipleri toplamda sadece iki set kaybederek geçip, çeyrek finale geldi ve Andy Murray'in rakibi oldu. Gasquet de çeyrek finale kadar ufak tefek sıkıntılarla gelip, Ferrer'in rakibi oldu ve ilk iki setini kazandığı mücadeleyi beş sete götürerek sevenlerine minik çaplı sinir krizleri geçirttikten sonra, yarı finalde Rafael Nadal'ın rakibi oldu. Hem Wawrinka hem de Gasquet aslında şu ana kadar yaptıklarından daha fazlasını yapmaya yetecek potansiyeli olan oyuncular, final yolunda ne yapacaklar, göreceğiz.
  • Djokovic'in İnanılmaz Kolay Kurası: Her şey bu kadar kolay başlamamıştı aslında. Djokovic'in finale giden yolu Nadal ile Federer'i diğer yarıya attıktan sonra bile Del Potro, Fognini, Dimitrov gibi isimlerle gayet zordu; ancak bir şekilde hepsi elendi ve Djokovic çeyrek finale kadar hiç bir (yanlış görmediniz hiç bir) seribaşıyla karşılaşmadan geldi ve çeyrek finalde de oynayacağı Youzhny yirmi bir numaralı seribaşı. Böyle olunca Djokovic hiç set kaybetmeden çeyrek finale kadar geldi. bu durumun bundan sonrası için avantaj mı dezavantaj mı olacağını ise en geç yarı final maçında görürüz.                                                             
  • Nadal'ın Dudak Uçuklatan Servis Performansı: Nadal seriye bağladı, yılın bir kısmında ciddi bir sakatlık geçirdikten sonra, insanüstü bir şekilde geri dönüyor. Bu dönüşünü anlatmak için insanüstü de yeterli olmayabilir; çünkü Amerika Açık serileri ve Amerika Açık'ta şu ana kadar toplamda 170 servis oyunundan 162'sini; Amerika Açık'ta ise hepsini kazanarak inanılması güç bir istatistiğe ulaştı(via SadeceTenis ).          
                                                                            Şimdilik aklıma gelenler bu kadar, bu blogu öyle çok kişinin okuduğunu düşünmüyorum; ama okuyanlar arasından farklı fikir beyan etmek isteyene, bu turnuvada şunlar da farklı olmuştu diyene yorum bölümümüz açık :). Yeni bir yazı için üşengeçliğim geçene kadar esen kalın efendim:)







:)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder